İçeriğe geç

Surelerin Başında Bulunan Rumuzlu Harfler (Şifreler)

Surelerin Başında Bulunan Rumuzlu Harfler (Şifreler)

Surelerin başında bulunan rumuzlu harflar (şifreler).

Sure başlarında bulunan harfler hakkında tefsir âlimleri ihtilafa düşmüşler, çeşitli görüşler ortaya koymakla beraber, başlıca iki görüş etrafında toplanmışlardır. Bu iki görüşten birinci görüşü benimseyenler, bu harflerin, Cenabı Hakk’ın ilm-i ezelisine mahsus müteşabihattan olduklarını iddia etmişlerdir. îkinci görüş etrafında toplananlar da, her harfin bir manaya delalet ettiğini kabul ederler. Bu her iki görüşün üstünde, bu rumuzlu sure başlangıçlarının Kur’an-ı Kerim’den olduğunu ve Cenabı Hakk’ın Habibine inzal buyurduğu kendi kelamından parçalar olduğunu kabul eder ve bu hususa samimiyetle inanırız. Bunlara Kur’an’dan kısımlar olarak inandıktan sonra manalannı Cenabı Hakk’a havale etmek, kolayca te’viline girişmemek en salim yoldur. Cenab-ı Hakk cümlemizi böyle ince konularda yersiz cesaretten korusun, inşaallah…

Hazreti Ebubekir (r.a.) diyor ki:

“Cenabı Hakk’ın gönderdiği semavi kitapların her birinde ayrı ayrı sırları vardır. Kur’an-ı Kerim’deki sırları da sure başlarındaki harflerdir.”

Hazreti Ali (k.v.) diyor ki:

“Her kitabın bir özü vardır. Kur’an’m özü de sure başlarında bulunan remizli hecâ halleridir.”

Hazreti Haşan (r.a.) diyor ki:

“Sure başlarında bulunan hecâ harfleri, Cenabı Hakk’a mahsus isimlerdir. Eğer insanlar onları güzel yazar ve okurlarsa İsm-i A’zam’ı yazmış ve okumuş olurlar.”

Dikkatle baktığımızda  ’yı,  ’u ve  ’i bir araya

getirirsek    “er-Rahmân” ism-i cehlinin meydana geldiğini açık bir şekilde görürüz. Diğer hece harfleri de böyledir.

Birleştirildikleri zaman Cenabı Hakk’m güzel isimlerini meydana getirirler. Şu kadar ki, biz o harfleri birleştirmeye yetkili olmadığımız gibi muktedir de değiliz. Ayırmaya ve yerlerini değiştirmeye de muktedir olmadığımız gibi…

Büyük âlimlerden Süddî, Kelbî ve Katâde, bu harflerin Kur’an’m isimlerinden olduğunu söylüyorlar. Bazı âlimler de bu harflerin yemin harfleri olduğunu Cenabı Hakk’ın bunlarla yemin ettiğini bildiriyorlar.
İkrime ve İbn Abbas (r.a.) diyorlar ki:

Mukattaa ve müteşabih harfler olan Kur’an-ı Kerim’-deki sure başlarındaki harfler Allah Teala’nın isimlerinden

bir isim ve sıfatlarından bir sıfattırlar. Mesala Elif, “Evvel, Âhir, Ezel ve Ebed”e işarettir. Lam, “Latıyf”, Mim, “Meciyd, Melik, Mennân ve Muhsin” isimlerine işarettirler.

îbn-i Abbas (r.a.) diyorlar ki: “Kef he yâ ayn

sâd” da  “kef’ harfi Cenabı Hakk tarafından kendi kendini senaya işaret olup, “el-Kâfî, el-Kebîr ve el-Kerîm”e;  “he”, Cenabı Hakk’m “Hâdî” olduğuna; ”yâ”, Cenabı Hakk’m diriliğine ve dirilticiliğine; “ayn”, Cenabı Hakkın “Alîm ve Azız” olduğuna; “sâd”, Cenabı Hakk’m her hususta sadık olduğuna delalet etmektedir.

Bu hususta bilgi veren bazı eserlerde de (“Kef he ye ayn sâd” işaretiyle Cenabı Hakk’m kendi kendini sena ettiği işaret edilmekte, bu harflerden  “Kef’, “Kâfi, Kebiyr, Keriym” manalarına; “He”, “Hâdî”;“ye” “Yuhyî” (Diriltici) manalanna;“ayn” harfinin “Alîm”; “Sad” harfinin de “Sâdık” manalarına işaret olduğu belirtilmektedir.
Bu hususla ilgilenen âlimlerden bazıları da diyorlar ki: Bu harflerden bazıları Cenabı Hakk’ın Zât’ına mahsus isimlerine, bazıları da Sıfâtma mahsus isimlerine delalet etmektedir. Bu hususta yine İbn-i Abbas (r.a.) diyor ki: “Bu harflerden  “Elif lâm mîm” Allah Teala her şeyi en iyi bilendir, manasına gelmektedir, “Elif lâm mîm sâd” Allah Teala her şeyden üstündür.” demektir.
“Elif lâm râ” Allah Teala her şeyi en iyi görendir, manalarına gelmektedir.”
Bazı âlimlere göre de bu harflerden her birisi Cenabı Hakk’ın fiillerinin meydana getirdiği eserlerin sıfatlarına delalet ederler, denilmektedir.

Mesela “Elif’ alametlere;
“Lam” lütfuna; “Mim” mecdine;  “Tı” Allah Teala’nın her şeyden temiz olup, temizliğin kaynağı bulunduğuna; “Sin” kullarına selam ikramına delalette bulunmaktadır. “Elif lâm râ” Cenabı Hakk’ın Rabb ve Ra-hıym olduğuna; “Hâ” Haliym, Hayy, Hakk ve Hakiym olduğuna; “Nûn” Nûr ve Nâfiu olduğuna, “Kef’ Kâhir, Kadir, Kayyûm ve Kavi manalarına işaret etmektedirler.
Mukâtil (r.a.) diyor ki:

“Bu harflerden bazıları Cenabı Hakk’ın Zât isimlerine delalet etmektedirler. Bazıları da Sıfât isimlerine. Mesela “Elif lâm mîm” Allah Teala her şeyi en iyi bilendir. “Elif lâm mîm sâd” Allah Teala her şeyden üstün olandır. “Elif lâm râ” Allahü Teala her şeyi en iyi görendir, manalarına gelmektedir. “Elif lâm râ” yine bazı alimlere göre, bu harflerden “Elif’ Cenabı Hakk’ın nimetlerine; “Lâm” lütfuna; “Mim” her şeyden ulu ve büyük oluşuna ayrı ayrı işaret etmektedirler.

Bazı âlimler bu harflerden bazılarının İsm-i A’zam’a delalet ettiğini bildiriyorlar.

İmam-ı Gazâlî’ye göre sure başlarında gelen bu harfler on dört tanedir. Bunlardan birincisi  “Elif lâm mîm”, sonuncusu da “Nûn” harfidir. Ancak bunlardan bazıları bazı surelerde mükerrer olarak gelmiş bulunmaktadır. Bu harflerin manaları hakkında âlimler ihtilafa düşmüşlerdir. Bazı alimler bu harflerin Allahü Teala’ya ait Esmâ-i Hüsnâ’dan müştak olduklarını zikretmişlerdir ki, bu hususta yukarıda bilgi verildi.

Kadı Ebubekir Bakillânî diyor ki: “Bu harfler bütün harflerin tamamı olan yirmi sekiz harfin yarısıdır. Sure başlarında gelmektedirler. O harflerle başlayan surelerde daha sonra kıssa ve hüküm ayetlerine geçilmekte ve öylece ayet-i celileler sıralanmaktadırlar.”

Rivayet edildiğine göre bu harfleri, Cenabı Hakk Kur’an-ı Kerim’i fazlalıklardan ve noksanlıklardan korumak ve belirli ölçüler içerisinde bırakmak için inzal buyurmuştur. Zira bu hususa şu ayet-i kerime de işaret etmektedir:

İnnâ nahnü nezzelnez zikra ve innâ lehû le hâfizûn*

“Hiç şüphe yok ki, Kur’an ’ı biz indirdik ve muhakkak ki onu değişikliğe uğramaktan biz koruyacağız. ”
Ariflerden bazıları diyorlar ki, elif-bâ’yı tamamlayan yirmi sekiz harften yarısı nur harfleridir. Yarısı da zulmet harfleridir. Nur harflerini meydana getirenler harfleri olup geriye kalanları da zulmet harfleridir.

Ariflerden bazıları da ifade ettikleri gibi bu harflerin yirmi dokuz tane kalemi meydana getirdiklerini, bunların yirmi sekiz harften oluştuğunu, bu meydana gelen kelime durumundaki harflerin tekli, ikişerli, üçerli, dörderli ve be-şerli olduklarını görürüz. Bu durumun ise Arap gramerinde cümle ve isimlerin müsemmalannda da böyle olduğu, yani kelimelerin bir, iki, üç, dört ve beş harften meydana geldiği şeklindedir ki, burada zahiri gramer ile Kur’an-ı Kerim’in sırlan makamında bulunan bu harflerin tertibi arasında sıkı bir benzerlik vardır. Bu tertipler şunlardır:

Sehl b. Abdullah el-Tüsterî, müteşabihattan olan bu harflerle ilgili yazısında diyor ki: Harfler içerisinde en şerefli ve en mübarek olanları dokuz tanedir. Bu harfler, güzellik ve kıymet sahibidirler. Bu dokuz harf şunlardır:

Elif, lâm, mîm, sâd, hâ, kaf, kef, nûn, vav*”
Cisimlerin bilinenleri de bu dokuz harfe işaret etmekte ve zahir cisimlerle bu harfler arasında bir ilgi bulunmaktadır. Bu dokuz harfe karşı dokuz cisim, yedi sema, Kürsî ve Arş’tan ibarettir. Bu yedi gök, Kürsî ve Arş’ı meydana getiren harfleri Cenabı Hakk Kur’an-ı Kerim içerisinde şöyle sergilemektedir:

Bunlara aynı zamanda kalem ve levh harfleri de denir. Geriye kalan on dört nurani harfler de şunlardır:

“Elif, lâm, mîm, he, sâd, ra, kef, ye, ayn, tı, sin, hâ, kaf, nûn*”
Cenabı Hakk, Kur’an-ı Kerim’de bu harflerle yemin etmektedir. Vaktaki, ayın menzilleri on dörttür. Bu menzillerin hepsi de batın (sır) olan menzillerdir. Aynen böyle, bu harflerin menzilleri de bâtınidir. Sure başlarında bulunan ve birer sır olan müteşabih harfler de aynen böyledir. Manası ve delaleti bilinen harfler de bu sure başlannda bulunan harflerin dışında kalanlardır. Sure başlarında bulunan harfleri sıraya dizdiğimiz zaman yirmi dokuz adet meydana gelmektedir. Bazı aylar da yirmi dokuz günden ibaret bulunmaktadır.

Hem görülmektedir ki, ay, on dördüncü günü kemale erer. Bu müddet içerisinde her gün parlaklığı artar. Geriye kalan on dört gün içerisinde de bunun aksi olur. Her geçen gün ışığı azalır. Bu durumun insanın nefsi ile bir benzerliği vardır. însan da belli bir zaman içinde durmadan inkişaf eder. Daha sonra içindeki nuraniyyetin azalmasıyla gönül iklimi kararmaya yüz tutar. Ay ve harfler için mühim olan on dörder günün insan nefsinin iniş ve çıkışları içinde ehemmiyeti pek büyüktür. Nefsin belli bir süre nurlanması demek, belli bir süre aklın nurlanması, parlaması ve keskinlenmesi demektir. Bütün bunlar için on dört adedini unutmamak lazımdır. Bu on dört harf de neticede üç harfe iner ki, bütün bu harflerin esası ve bu sırların kaynağı bu üç harfin içerisindedir. Bu harfler  harfleridir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de Cenabı Hakk şöyle buyuruyor:

“Elif lâm mîm, zâlikel kitâbü lâ raybe fîh.” “Bu, o kitaptır ki, kendisinde hiç şüphe yoktur. ”
Başka bir ayet-i kerimede de şöyle buyurulmaktadır:

‘Elif lâm râ, tilke âyâtül kitâb.” “Elif lâm ra… işte bunlar, sapasağlam ve hikmet dolu Kur’an’ın ayetleridir. ”

Kategori:Esmaül HüsnaVefk

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir